Gemilerde Kullanılmakta Olan Flandranın Tarihi Geçmişi Nedir?
Profesyonel devlet donanmaları 17'nci yüzyılın sonlarına doğru oluşmaya ve şekillenmeye başlamıştır. O zamanlar bütün gemiler (savaş ve ticaret gemileri) yelkenli olduğundan hangi geminin savaş, hangi geminin ticari gemi olduğunu ayırt etmek oldukça güçtü ve bu sebeple donanmalar gemilerini ticaret gemilerinden ayırmak maksadıyla gemi direk başına toka edilen ince uzun formdaki flandraları kullanmaya başlamışlardır.
20’nci yüzyılın ilk yıllarına kadar kullanılan flandralar o zamanlardaki kullanım amaçlarına uygun olarak günümüz flandralarından oldukça büyüktü. Ancak savaş gemilerinin ticaret gemileri ile karıştırılmayacak ayırt edici özelliklere sahip olmaya başlamasıyla flandraların boyutları da küçülmeye başlamış, bu küçülme 20’nci yüzyılda elektronik haberleşmenin gelişmesiyle daha da artmıştır. Flandraların ve benzeri bayrakların kullanımı çok eski zamanlardan beri uluslararası bir gelenek olarak ülkeler tarafından devlete ait gemilerle sınırlandırılmıştır ve günümüzde flandralar çoğu donanma gemileri için karakteristik bir amblem halini almıştır.
Osmanlı Bahriyesinde flandraya ilişkin ilk bilgiler Katip Çelebi'nin 1656 Girit Harbi esnasında yazmış olduğu Tuhfetü’l-Kibar Fi Esfari’l Bihar” isimli meşhur bahriye tarihi kitabının "Flandra ve Bayrak" maddesinde geçmekte ve kitapta; "flandra ve kıç bayrakları yel bayrağına varınca, Paşa bastardasına (gemisine) ve kethüda (buyruğunda) gemisine miriden (devletten) verilir. Sair (diğer) gemilere sarılı kırmızılı birer kıç bayrağı yel bayrağına varınca miriden (devletten) verilir. Sair (diğer) bayrakları ve flandraları reisler kendi malından ederler. Bir geminin flandrası ve bayrağı harir (ipek) olursa iki yüz kuruşa ancak olur" şeklinde belirtilmekte ancak ayrıntıya girilmemektedir. Tarihçiler, o zamanki bahriye usullerimize dair çok değerli bilgiler veren Katip Çelebi'nin ayrıntıya girmemesini o tarihte henüz bayrak ve sancaklarımız hakkında kesin kaideler olmamasına bağlamaktadır.
Osmanlı Tarih deyimleri ve terimler sözlüğünde flandra; "harp gemilerinin ve bilumum beylik (devlete ait) gemilerinin grandi direklerine çekilen ensiz ve uzun sancakların adıdır" diye tanımlanmakta ve "pek eskiden kaptan paşalara mahsus dört köşe sancaklar altına ayrıca iki çatal flandra çekilirdi" şeklinde açıklanmaktadır.
Tarihi resimlerde, Osmanlı bahriyesinde Kaptan Paşa gemilerinde grandi direğinde sancak altında ve diğer gemilerde, özellikle kalyonlarda çatal uçlu flandraların kullanıldığı gözlemlenmektedir
(Kılburun Harekatı (1787), İstanbul Limanında Harp Gemileri (1790), Mahmudiye Kalyonu (1840), Kırım Harbi (1853) tablolarında).
1840 Yılında Mehmet Ali Paşa'nın kaptanlığı esnasında basılmış olan donanma işaret kitabının baş tarafına resmedilmiş olan Mahmudiye Kalyonu'nun sancağının altında da çatal uçlu flandra görülmektedir.
II. Abdülhamid zamanında 1904 yılında flandranın günümüz komutanlık flandraları biçimini aldığı, uçkurluk tarafında beyaz ay ve yıldız olduğu ve artık çatal uçlu olmadığı görülmektedir. Ayrıca kaptan paşalara ait forsun altında çatal uçlu flandra mevcuttur.
Bandiera-şamme-insegne adlı İtalyan eserinde 1911 yılında Osmanlı bahriyesinde kullanılan flandranın uçkurluk
kısmının 50 cm boyunun ise 14 m olduğu gösterilmektedir.
Meşrutiyet devrinde 1912 yılında Bahriye Nezareti tarafından Bahriye Matbaasında bastırılan "Devleti Aliyei Osmaniye Sancakları ile Düveli Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm" de flandra 1904 tarihinde olduğu gibi gösterilmiş ve "Harp gemilerinin grandi direklerine çekilen flandradır" şeklinde belirtilmiştir. Cumhuriyet idaresinin kurulmasından ve halifeliğin kaldırılmasından sonra Bahriye Vekaleti Celilesi (Deniz Kuvvetleri Komutanlığı) tarafından 3 MART 1925 tarihinde önerilen ve 25 MART 1925 tarihinde kabul edilen kararnameye ilişkin çıkarılan "Milli ve Zata Mahsus Sancaklar Talimatnamesi" ile harp ve ticaret gemileri hakkında muayyen esaslar kabul edilmiştir. Bu talimatname milli bayrağın şeklini temsil etmekle beraber daha ziyade donanmanın ihtiyaçlarına göre yapılmış ve harp gemilerinde kullanılan flandranın boyutları günümüzde kullanılan ve aynen aşağıda belirtilen şekli ile belirlenmiştir.
Komutan veya Komutan namına yapılan resmi ziyeretlerde şlika, kik, stimbot, motorbot'un baş tarafına çekilir. 50-200 tonluk gemilerin en yüksek direğine çekilen ayırıcı işarettir. 200-650 tonluk gemilerin en yüksek direğine çekilir
650-800 tonluk gemilerin en yüksek direğine çekilir.
5000 tonluk gemilerin en yüksek direğine çekilir.
29 MAYIS 1936 tarih ve 2994 sayılı Bayrak Kanununun uygulama usulünü göstermek maksadıyla 25 TEMMUZ 1937 tarihinde onaylanan kararname ile kabul edilen Türk Bayrağı Nizamnamesi (Türk Bayrağı tüzüğü)'nde flandra "Boyu eninin en az on sekiz misli olan ve Türk Bayrağı unsur ve nispetlerine uygun ay yıldızı bulunan bayraklara (flandra) denir. Bunlar ancak harp ve muavin (yardımcı) gemileri tanıma alameti olmak üzere yalnız denizde kullanılır" şeklinde belirtilmiştir.
22 EYLÜL 1983 tarih ve 2896 sayılı Bayrak Kanununun uygulanmasına ilişkin esasları belirlemek üzere 25 OCAK 1985 tarihinde Türk Bayrağı Tüzüğü'nde flandra; boyu eninin 18 katı olan bayraktır. Bu bayraklar savaş gemileriyle yardımcı gemilerde, tanıtma işareti olmak üzere, yalnız denizde kullanılır" şeklinde yeniden tanımlanmıştır. Geçmişte harp gemilerini diğer gemilerden ayırt etmek için kullanılan flandralar günümüzde gemi Komutanlarının simgesi haline gelmiştir ve Gemi Komutanı flandrası olarak adlandırılmaktadır.
Günümüzde dünya bahriyelerinde kullanılan flandranın geçmişi üç asır öncesine dayanmaktadır. Flandra kullanım geleneğinin başlangıcı ile ilgili İngilizler tarafından ortaya atılan rivayete göre; 1652-1654 yılları arasındaki İngiliz-Hollanda deniz savaşlarında Hollandalı Amiral Maarten Tromp İngilizleri denizden süpüreceğini ima etmek için gemi direğine süpürge asmıştır. İngiliz Amiral Robert Blake ise Hollanda donanmasını mağlup etme kararlılığını göstermek için gemi direğine iki parçalı antrenör kamçısı asmıştır. Savaşı İngiliz Amiral kazanmış ve zaferinin anısına yapılan
törende, ince ve uzun formundan dolayı antrenör kamçı flandra (bayrak) olarak adlandırılan flandra, zaman içerisinde donanma gemileri için ayırt edici bir simge haline gelmiştir.
törende, ince ve uzun formundan dolayı antrenör kamçı flandra (bayrak) olarak adlandırılan flandra, zaman içerisinde donanma gemileri için ayırt edici bir simge haline gelmiştir.
Profesyonel devlet donanmaları 17'nci yüzyılın sonlarına doğru oluşmaya ve şekillenmeye başlamıştır. O zamanlar bütün gemiler (savaş ve ticaret gemileri) yelkenli olduğundan hangi geminin savaş, hangi geminin ticari gemi olduğunu ayırt etmek oldukça güçtü ve bu sebeple donanmalar gemilerini ticaret gemilerinden ayırmak maksadıyla gemi direk başına toka edilen ince uzun formdaki flandraları kullanmaya başlamışlardır.
20’nci yüzyılın ilk yıllarına kadar kullanılan flandralar o zamanlardaki kullanım amaçlarına uygun olarak günümüz flandralarından oldukça büyüktü. Ancak savaş gemilerinin ticaret gemileri ile karıştırılmayacak ayırt edici özelliklere sahip olmaya başlamasıyla flandraların boyutları da küçülmeye başlamış, bu küçülme 20’nci yüzyılda elektronik haberleşmenin gelişmesiyle daha da artmıştır. Flandraların ve benzeri bayrakların kullanımı çok eski zamanlardan beri uluslararası bir gelenek olarak ülkeler tarafından devlete ait gemilerle sınırlandırılmıştır ve günümüzde flandralar çoğu donanma gemileri için karakteristik bir amblem halini almıştır.
Osmanlı Bahriyesinde flandraya ilişkin ilk bilgiler Katip Çelebi'nin 1656 Girit Harbi esnasında yazmış olduğu Tuhfetü’l-Kibar Fi Esfari’l Bihar” isimli meşhur bahriye tarihi kitabının "Flandra ve Bayrak" maddesinde geçmekte ve kitapta; "flandra ve kıç bayrakları yel bayrağına varınca, Paşa bastardasına (gemisine) ve kethüda (buyruğunda) gemisine miriden (devletten) verilir. Sair (diğer) gemilere sarılı kırmızılı birer kıç bayrağı yel bayrağına varınca miriden (devletten) verilir. Sair (diğer) bayrakları ve flandraları reisler kendi malından ederler. Bir geminin flandrası ve bayrağı harir (ipek) olursa iki yüz kuruşa ancak olur" şeklinde belirtilmekte ancak ayrıntıya girilmemektedir. Tarihçiler, o zamanki bahriye usullerimize dair çok değerli bilgiler veren Katip Çelebi'nin ayrıntıya girmemesini o tarihte henüz bayrak ve sancaklarımız hakkında kesin kaideler olmamasına bağlamaktadır.
Osmanlı Tarih deyimleri ve terimler sözlüğünde flandra; "harp gemilerinin ve bilumum beylik (devlete ait) gemilerinin grandi direklerine çekilen ensiz ve uzun sancakların adıdır" diye tanımlanmakta ve "pek eskiden kaptan paşalara mahsus dört köşe sancaklar altına ayrıca iki çatal flandra çekilirdi" şeklinde açıklanmaktadır.
Tarihi resimlerde, Osmanlı bahriyesinde Kaptan Paşa gemilerinde grandi direğinde sancak altında ve diğer gemilerde, özellikle kalyonlarda çatal uçlu flandraların kullanıldığı gözlemlenmektedir
(Kılburun Harekatı (1787), İstanbul Limanında Harp Gemileri (1790), Mahmudiye Kalyonu (1840), Kırım Harbi (1853) tablolarında).
1840 Yılında Mehmet Ali Paşa'nın kaptanlığı esnasında basılmış olan donanma işaret kitabının baş tarafına resmedilmiş olan Mahmudiye Kalyonu'nun sancağının altında da çatal uçlu flandra görülmektedir.
1857 Yılında tanzim edilmiş olan levhada kaptanı deryaya mahsus sancak altında çatal uçlu düz kırmızı flandra görülmektedir, ancak üzerinde henüz ay ve yıldız mevcut değildir. II. Abdülhamid zamanında 1904 yılında flandranın günümüz komutanlık flandraları biçimini aldığı, uçkurluk tarafında beyaz ay ve yıldız olduğu ve artık çatal uçlu olmadığı görülmektedir. Ayrıca kaptan paşalara ait forsun altında çatal uçlu flandra mevcuttur.
Bandiera-şamme-insegne adlı İtalyan eserinde 1911 yılında Osmanlı bahriyesinde kullanılan flandranın uçkurluk
kısmının 50 cm boyunun ise 14 m olduğu gösterilmektedir.
Meşrutiyet devrinde 1912 yılında Bahriye Nezareti tarafından Bahriye Matbaasında bastırılan "Devleti Aliyei Osmaniye Sancakları ile Düveli Ecnebiye Bandıralarını Havi Albüm" de flandra 1904 tarihinde olduğu gibi gösterilmiş ve "Harp gemilerinin grandi direklerine çekilen flandradır" şeklinde belirtilmiştir. Cumhuriyet idaresinin kurulmasından ve halifeliğin kaldırılmasından sonra Bahriye Vekaleti Celilesi (Deniz Kuvvetleri Komutanlığı) tarafından 3 MART 1925 tarihinde önerilen ve 25 MART 1925 tarihinde kabul edilen kararnameye ilişkin çıkarılan "Milli ve Zata Mahsus Sancaklar Talimatnamesi" ile harp ve ticaret gemileri hakkında muayyen esaslar kabul edilmiştir. Bu talimatname milli bayrağın şeklini temsil etmekle beraber daha ziyade donanmanın ihtiyaçlarına göre yapılmış ve harp gemilerinde kullanılan flandranın boyutları günümüzde kullanılan ve aynen aşağıda belirtilen şekli ile belirlenmiştir.
Komutan veya Komutan namına yapılan resmi ziyeretlerde şlika, kik, stimbot, motorbot'un baş tarafına çekilir. 50-200 tonluk gemilerin en yüksek direğine çekilen ayırıcı işarettir. 200-650 tonluk gemilerin en yüksek direğine çekilir
650-800 tonluk gemilerin en yüksek direğine çekilir.
5000 tonluk gemilerin en yüksek direğine çekilir.
29 MAYIS 1936 tarih ve 2994 sayılı Bayrak Kanununun uygulama usulünü göstermek maksadıyla 25 TEMMUZ 1937 tarihinde onaylanan kararname ile kabul edilen Türk Bayrağı Nizamnamesi (Türk Bayrağı tüzüğü)'nde flandra "Boyu eninin en az on sekiz misli olan ve Türk Bayrağı unsur ve nispetlerine uygun ay yıldızı bulunan bayraklara (flandra) denir. Bunlar ancak harp ve muavin (yardımcı) gemileri tanıma alameti olmak üzere yalnız denizde kullanılır" şeklinde belirtilmiştir.
22 EYLÜL 1983 tarih ve 2896 sayılı Bayrak Kanununun uygulanmasına ilişkin esasları belirlemek üzere 25 OCAK 1985 tarihinde Türk Bayrağı Tüzüğü'nde flandra; boyu eninin 18 katı olan bayraktır. Bu bayraklar savaş gemileriyle yardımcı gemilerde, tanıtma işareti olmak üzere, yalnız denizde kullanılır" şeklinde yeniden tanımlanmıştır. Geçmişte harp gemilerini diğer gemilerden ayırt etmek için kullanılan flandralar günümüzde gemi Komutanlarının simgesi haline gelmiştir ve Gemi Komutanı flandrası olarak adlandırılmaktadır.