Hudut ve Sahiller Sağlık Botları Rezaleti
Hepimiz biliriz, Çanakkale Bğz'ndan girerken, İstanbul Bğz'ndan çıkarken pratika kontrolüne gelen sağlık botlarını.
Türkiye'ye dönüşümüzün imzası gibilerdir, uzun zaman sonra o kadar yabancı ülkeden sonra gelindiğinde bizlere eve döndüğümüzü anımsatırlar.
Ancak bu kutsal görevi kirleten kişileri gördükçe, üzülüyor ve neden denetlenmiyor sorusunu soruyoruz?
Yaşanan hikayeler şöyle,
Gemi gelir, Sağlık Botunun kaptanı telsizden nazik bir sesle çağırır ve bordasına geldiğinde o nazik ses yerini emreden bir sese bırakır.
"Kaptan, Kutu Kola ver, Kaptan Tost yaptır, Kaptan Sigara ver."
Çoğumuz bunlara artık isyan eder, telsizi açar başlarız Hatta daha öncesinde şöyle birkaç soru da sorulur,
"Kaptan neden pratika feneriniz yanmıyor, Kaptan neden yeteri kadar aydınlatılmadı burası."
"Kaptan bunları görmeyiz ama bize birşeyler getir."
"Kaptan neden pratika feneriniz yanmıyor, Kaptan neden yeteri kadar aydınlatılmadı burası."
"Kaptan bunları görmeyiz ama bize birşeyler getir."
"Siz nasıl devlet memurusunuz Bir tost, Bir sigaraya nasıl bir muamele yapıyorsunuz."
Hiçbirimiz bu ricaları kıracak kadar kötü niyetli değilizdir, ama rica olduğu takdirde.
Fakat bazı sağlık botu personeli, kendilerini padişah görüp ahkam kesmeye kalkıyorlar.
Biz bunları kuzey afrika ve bazı arap ülkelerinde sıklıkla görüyoruz, Bir karton sigara için ne haltlar yediklerini.
Ama bu bir Türk'e yakışmıyor, Hele ki devletin şemsiyesi altındaki bir Devlet Görevlisine.
"Acaba bu devlet size bir tost alacak parayı vermiyor mu?"
"Acaba bu devlet size bir kola alacak parayı vermiyor mu ki böyle rezil bir olaya dönüştürüyorsunuz?"
Tamam biz Türk Vatandaşıyız, Böylelerini içimizden ayıklamayı da biliriz,
Ancak başka bir açıdan bakmalıyız olaya, Yabancı Uyruklu mürettebatla gelen bir gemi
Boğaz girişi yapıyor ve Sigara, Tost, Kola ne varsa buyruklarla isteyen bir devlet görevlisi görüyor ve Şöyle diyor "Hee neden Türkiye de Araplar gibi diyorlar anlaşıldı."
Bu çok üzücü bir durum ve devletin politikalarını, milletin prestijini sarsan bir durum.
Hele ki hudutlarımızda yaşanıyorsa.
Tek sorunumuz bu mu hayır tabiki değil, ama ipliğin bir ucunu tutmadan diğer ucunu bulamayız.