B
Bayram Ali Karaaslan
Misafir
PİRÎ REİS'İN HARİTALARI
18. yüzyılın başlarında, Topkapı Sarayı'nda, Amiral Pirî Reis'e âit birçok eski harita bulunmuştu. Berlin Devlet Kitaplığı'nda saklanan ve Akdeniz'le Lût Gölü dolaylarını tam olarak gösteren atlaslar da bu amiralindi.
Bir süre önce bütün bu haritalar incelenmek üzere Amerikalı haritacı Arlington H. Mallery'e verildi. Mallery, bütün coğrafî mevzuların haritalarda yer aldığını, ancak gerçek yerlerinde bulunmadıklarını belirtti ve Amerikan donanması haritacılarından Walters'in yardımını istedi. Walters ve Mallery, uzun çalışmalardan sonra haritaları modern bir küreye uygulamayı başardılar. Çıkan netice ile ilim çevrelerinde yer yerinden oynadı: Haritalar kesinlikle doğru çizilmişti. Üstelik Akdeniz ve Lût Gölü çevresini göstermekle kalmıyor, Kuzey ve Güney Amerika kıyılarını, hattâ Antartika'nın ana hatlarını çiziyordu. Daha da şaşırtıcı olarak, Pîrî Reis'in haritalarında yalnız kıtaların dış hatları değil, dağ sıraları, doruklar, adalar, nehirler ve ovalar tam bir doğrulukla görünüyordu.
Jeofizik yılı olan 1957'de haritalar, hem Weston Rasat Evi idarecisi, hem de Birleşik Devletler Donanması haritacısı olan Cizvit Rahibi Lineham'a verildiler. Lineham, titiz araştırmalardan sonra haritaların akıl almaz ölçüde doğru olduklarını, üstelik o günlerde bile doğru dürüst keşfedilmemiş bölgeleri açıkça gösterdiklerini bildirdi. İşin en akıl almaz yanı, haritalarda teferruatıyla görülen Antartika dağlarıydı. Çünkü bu dağlar 1952 yılında, ses yansıtıcı araçlarla keşfedilebilmişti. Daha önce varlıkları bilinmiyordu ve Antartika tarih boyunca hep buzlarla kaplı kalmıştı!..
Profesör Charles H. Hapgood ve matematikçi W. Strachan'ın son çalışmaları bize daha da tüyler ürpertici bilgiler getiriyorlar. Uydulardan çekilmiş dünya fotoğrafları, Pirî Reis'in haritalarıyla karşılaştırılınca ortaya korkunç bir benzerlik çıkmış. İlim adamları bu haritaların asıllarının çok yükseklerden çekilmiş fotoğraflar oldukları neticesine varmışlar. Bunu nasıl açıklayabiliriz?..
Bir uzay gemisi Kahire'nin tam üstünde, fakat çok yükseklerde uçarken fotoğraf makinesini aşağıya doğrultuyor. Film banyo edilince ortaya şöyle bir görüntü çıkıyor:
Kahire merkez olmak üzere, 5000 kilometrelik bir dairenin içinde kalan bölgeler doğru olarak görünmekte; çünkü bu bölgeler merceğin tam altına gelmiştir. Ancak resmin merkezinden uzaklaştıkça ülkeler ve kıtalar büzülmeye, gerçek biçimlerini yitirmeye başlıyorlar.
Neden?..
Dünyanın küre biçiminde olması yüzünden merkezden uzaklaştıkça kıtalar "aşağı doğru batmaktadırlar" da ondan!.. Şöyle ki, Güney Amerika, uzunlamasına bir büzülme göstermektedir. Aynı büzülme, ne hikmetse, Pirî Reis'in haritalarında ve A.B.D. uydularından çekilen fotoğraflarda da vardır.
Çabucak karşılık bulunabilecek birkaç soru sorulabilir. Bu haritalar atalarımızın elinden mi çıkmıştır?.. Hayır!.. Çünkü yapılmaları için çok ileri bir tekniğin bulunması gerekiyordu... Havadan resim çekebilecek seviyeye ulaşmış bir teknik!..
Haritaların çizildiği dönemlerde böyle bir teknik bulunmadığına göre, ne yolla çizildiklerini nasıl açıklayacağız?.. Düşünce hudutlarımızı aştığı ve mantık kurallarına uymadığı için belki hiç aldırmayacağız; veya bütün cesaretimizi toplayarak haritaların, bir fezâ gemisinden çekilen fotoğraflar aracılığıyla çizildiğini ileri süreceğiz.
Pirî Reis'in haritaları, kuşkusuz asıllarının kopyasının, kopyasıydı. Bununla birlikte, asılları olduğunu ve 18. yüzyılda çizildiklerini kabul etsek bile, nasıl çizdikleri yolunda en ufak bir açıklama yapamayız. Çünkü onları çizen kimse veya kimselerin, uçabilmeleri ve fotoğraf çekmesini bilmeleri gerekirdi... Pirî Reis'in de kalyonlarından başka bir aracı olmadığına göre?
18. yüzyılın başlarında, Topkapı Sarayı'nda, Amiral Pirî Reis'e âit birçok eski harita bulunmuştu. Berlin Devlet Kitaplığı'nda saklanan ve Akdeniz'le Lût Gölü dolaylarını tam olarak gösteren atlaslar da bu amiralindi.
Bir süre önce bütün bu haritalar incelenmek üzere Amerikalı haritacı Arlington H. Mallery'e verildi. Mallery, bütün coğrafî mevzuların haritalarda yer aldığını, ancak gerçek yerlerinde bulunmadıklarını belirtti ve Amerikan donanması haritacılarından Walters'in yardımını istedi. Walters ve Mallery, uzun çalışmalardan sonra haritaları modern bir küreye uygulamayı başardılar. Çıkan netice ile ilim çevrelerinde yer yerinden oynadı: Haritalar kesinlikle doğru çizilmişti. Üstelik Akdeniz ve Lût Gölü çevresini göstermekle kalmıyor, Kuzey ve Güney Amerika kıyılarını, hattâ Antartika'nın ana hatlarını çiziyordu. Daha da şaşırtıcı olarak, Pîrî Reis'in haritalarında yalnız kıtaların dış hatları değil, dağ sıraları, doruklar, adalar, nehirler ve ovalar tam bir doğrulukla görünüyordu.
Jeofizik yılı olan 1957'de haritalar, hem Weston Rasat Evi idarecisi, hem de Birleşik Devletler Donanması haritacısı olan Cizvit Rahibi Lineham'a verildiler. Lineham, titiz araştırmalardan sonra haritaların akıl almaz ölçüde doğru olduklarını, üstelik o günlerde bile doğru dürüst keşfedilmemiş bölgeleri açıkça gösterdiklerini bildirdi. İşin en akıl almaz yanı, haritalarda teferruatıyla görülen Antartika dağlarıydı. Çünkü bu dağlar 1952 yılında, ses yansıtıcı araçlarla keşfedilebilmişti. Daha önce varlıkları bilinmiyordu ve Antartika tarih boyunca hep buzlarla kaplı kalmıştı!..
Profesör Charles H. Hapgood ve matematikçi W. Strachan'ın son çalışmaları bize daha da tüyler ürpertici bilgiler getiriyorlar. Uydulardan çekilmiş dünya fotoğrafları, Pirî Reis'in haritalarıyla karşılaştırılınca ortaya korkunç bir benzerlik çıkmış. İlim adamları bu haritaların asıllarının çok yükseklerden çekilmiş fotoğraflar oldukları neticesine varmışlar. Bunu nasıl açıklayabiliriz?..
Bir uzay gemisi Kahire'nin tam üstünde, fakat çok yükseklerde uçarken fotoğraf makinesini aşağıya doğrultuyor. Film banyo edilince ortaya şöyle bir görüntü çıkıyor:
Kahire merkez olmak üzere, 5000 kilometrelik bir dairenin içinde kalan bölgeler doğru olarak görünmekte; çünkü bu bölgeler merceğin tam altına gelmiştir. Ancak resmin merkezinden uzaklaştıkça ülkeler ve kıtalar büzülmeye, gerçek biçimlerini yitirmeye başlıyorlar.
Neden?..
Dünyanın küre biçiminde olması yüzünden merkezden uzaklaştıkça kıtalar "aşağı doğru batmaktadırlar" da ondan!.. Şöyle ki, Güney Amerika, uzunlamasına bir büzülme göstermektedir. Aynı büzülme, ne hikmetse, Pirî Reis'in haritalarında ve A.B.D. uydularından çekilen fotoğraflarda da vardır.
Çabucak karşılık bulunabilecek birkaç soru sorulabilir. Bu haritalar atalarımızın elinden mi çıkmıştır?.. Hayır!.. Çünkü yapılmaları için çok ileri bir tekniğin bulunması gerekiyordu... Havadan resim çekebilecek seviyeye ulaşmış bir teknik!..
Haritaların çizildiği dönemlerde böyle bir teknik bulunmadığına göre, ne yolla çizildiklerini nasıl açıklayacağız?.. Düşünce hudutlarımızı aştığı ve mantık kurallarına uymadığı için belki hiç aldırmayacağız; veya bütün cesaretimizi toplayarak haritaların, bir fezâ gemisinden çekilen fotoğraflar aracılığıyla çizildiğini ileri süreceğiz.
Pirî Reis'in haritaları, kuşkusuz asıllarının kopyasının, kopyasıydı. Bununla birlikte, asılları olduğunu ve 18. yüzyılda çizildiklerini kabul etsek bile, nasıl çizdikleri yolunda en ufak bir açıklama yapamayız. Çünkü onları çizen kimse veya kimselerin, uçabilmeleri ve fotoğraf çekmesini bilmeleri gerekirdi... Pirî Reis'in de kalyonlarından başka bir aracı olmadığına göre?